ÖZET
Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde Rusya ile yapılan antlaşmalar Türkiye’nin hem Rusya hem de Batı ile ilişkilerinin gelişmesine önayak olmuştur. Bu antlaşmalardan biri olan Moskova Antlaşması günümüzde de önemini korumakta ve iki ülke arasında gündem olmaktadır. Bu çalışmada ikili ilişkilerin gelişmesine önayak olan antlaşmalar ve görüşmeler ele alınmıştır ve Mustafa Kemal Atatürk Dönemi Türkiye-Rusya ilişkileri ve bu ilişkilerin günümüz Türkiye-Rusya ilişkilerine etkisi çalışılmıştır.
GİRİŞ
Geçmişte yapılan antlaşmalar ülkeleri dolaylı ya da doğrudan etkilemektedir. Genellikle dolaylı etkileri antlaşmaların bağlayıcılığı kalmadığı zaman görülmektedir. Doğrudan etkileri ise devam eden antlaşmalarda görülmektedir. Rusya ve Türkiye ilişkilerinde her ikisi de mevcuttur. İkili ilişkilerin gelişimi geçmişte yaptıkları antlaşmalar ile güçlenmiştir. İkili ilişkilerin geliştirilmesinde Mustafa Kemal Atatürk önemli bir liderdir. İlişkilerin ilk geliştirildiği dönemlerde iki ülkede yeni savaştan çıkmış ve bitap durumdadır. İlişkilerin geliştirilmesi iki ülke açısından da avantaj sağlamıştır. İki ülke arasında geçmişte sorunlar olmuştur. Bu sorunların temel kaynağı Mustafa Kemal Atatürk’ün Batı ile ilişkilerinde tutarlı antiemperyalizmi benimsemekten kaçınmasıdır (Ateş Uslu, 2015). Fakat Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal Atatürk’ün antiemperyalist bir politika izlediğini görmekteyiz. Uyguladığı tüm politikalar antiemperyalizm olarak adlandırılamaz. Bu Mustafa Kemal Atatürk’ün çok yönlü dış politika izlediğini göstermektedir.
Bu çalışmada 1921-1936 arası dönemleri ele alacağım. İki ülkenin ilişkilerinin anlamak için öncelikle Türkiye’nin ve Rusya’nın o dönemlerdeki ilişkilerin geliştiği ortamı kısaca inceleyeceğim. Mustafa Kemal Atatürk döneminde geliştirilen Rusya-Türkiye ilişkileri günümüze etki etti mi? Sorusu üzerinde duracağım. Atatürk’ün uyguladığı güçlü, kararlı dış politika ile geliştirdiği Rusya-Türkiye ilişkilerini önemli bir anlaşma olan Moskova Antlaşması ile başlayacağım. Moskova Antlaşması günümüzde de geçerliliğini koruyan bir antlaşmadır ve ilişkilerin gelişmesinde önemli bir katkı sağlamıştır.
Türkiye
1919-23 yılları arasında Türkiye Kurtuluş savaşının içerisindeydi. Birinci Dünya Savaşı’nın da etkisi ile ekonomik olarak bunalımda, silah üretilemiyor, sanayi yok denecek kadar azdır ve tarımsal üretim yapılamıyordu. Böyle bir ortamda Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı’nı başlatmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920’de yani Kurtuluş Savaşı’nın ilk yıllarında kurulmuştur. O dönemde saraya (Osmanlı yönetimi) baktığımız zaman halktan kopuk olduğunu görmekteyiz. Fakat TBMM halktan seçilen temsilcilerden oluşmaktadır. Mustafa Kemal bu tarihten sonra kişisel saltanata kalkmış gözü ile bakıyordu. 1922 yılında da saltanat kaldırılmıştır. 1920 yılında Yeni Türkiye Devleti Osmanlıdan kötü bir ekonomi devralmıştır. Bu ekonomiyi düzeltmek için 1923-29 yıllarında açık ekonomik koşullarında yeniden inşa denenmiştir. Böylece liberal politikalar izlenmeye başlanmıştır. Özel girişimlerin gelişmesi için destekleyici politikalar izlemiştir. Fakat başarılı olunamamıştır. Bunun sebebi tüm dünyada etkili olan büyük buhrandır. 1930’lu yıllarda ulusal ekonomiyi kalkındırmak ve tam bağımsızlık için korumacı devletçi politikaya geçilmiştir. Böylece sanayileşme hız kazanmıştır. Bu dönemlerde dış politikada ise ilişkilerin geliştiğini görmekteyiz. Mustafa Kemal Atatürk tek taraflı dış politika izlememiştir. Avrupa ile ilişkilerini geliştirmiştir, fakat yüzünü sadece batıya dönmemiş SSCB ile de ilişkileri geliştirmiştir. Yani çok yönlü diplomasi izlemiştir. Türkiye’yi uluslararası alanda güçlü bir konuma getirmiştir diyebiliriz.
Rusya
1920-23 Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nde Bolşevikler yönetimi barış içinde bir arada yaşama politikası izliyordu. Çünkü ekonomik bunalım hâkimdi. Bundan dolayı batı ile ticarete yönelmek zorunda kaldılar. 1921 yılında ekonomik bunalım, kıtlık ve uzun süren savaşın getirdiği yıkımla birlikte köylü ayaklanmaları başlamıştır. 1921 yılında Lenin sanayi ve tarımı yenilemek için yeni ekonomi politikasını (NEP) devreye sokmuştur. NEP ile birlikte ticaret serbestisi geri getirildi, ticari işletmelerin çoğu özelleştirildi. NEP politikası ile yapılanlar ekonomiyi rahatlattı, fakat sosyalizmden uzaklaşılmıştır. 1923 yılından sonra Lenin’in hastalığı sebebi ile Stalin ön plana çıkmıştır. Bu dönemden sonra SSCB’nin dış politikasında tanınma çabaları ön plana çıkmıştır. 1924 yılında Yunanistan, Danimarka, Norveç gibi birçok ülke SSCB’yi tanımıştır. Stalin 1927 yılında NEP politikasına son vermiştir. 1928-32 yıllarına baktığımız zaman SSCB’nin ekonomik atılımlar yaptığını görmekteyiz. Bu yıllar arasında 5 yıllık plan ile ekonomik büyüme gerçekleştirilmiştir.
İkili İlişkilerin Gelişimi
16 Mart 1921 yılında imzalanan Moskova Antlaşması (Türkiye-Sovyet Rusya Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması) Mustafa Kemal Atatürk’ün başarılı diplomasisinin bir örneğidir. Moskova Antlaşması’na giden yolu anlamak için kısaca Misak-ı Milli’den bahsedeceğim. Misak-ı Milli ,Kurtuluş Savaşı sırasında yayınlanan 6 maddelik bir bildiridir. 28 Ocak 1920 tarihinde kabul edilmiştir ve Türkiye’nin barış şartlarını içermektedir. Misak-ı Milli çerçevesinde Türklerin yaşadığı vatanın bağımsız olması isteniyordu. Misak-ı Milli ile bölünemez ve parçalanamaz Türk vatanının sınırları çizilmiştir, Türk dış politikasının hedefleri belirlenmiştir ve devletin bağımsızlığı önemli konulardan biridir. Misak-ı Milli, Kurtuluş Savaşının direniş beyannamesi olmuştur. SSCB ile ilişkilerin geliştirilmesinde Misak-ı Milli ve Kurtuluş Savaşı’nda önemli bir yer tutmaktadır. Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesi ve emperyalizme karşı duruşu SSCB ile Türkiye’yi ortak noktada birleştiriyordu. Ayrıca İngiltere faktörü de ortak düşmana karşı birleşmeyi sağlıyordu. Mustafa Kemal Atatürk 26 Nisan 1920 tarihinde Lenin’e bir mektup göndermiştir. Bu mektupta emperyalizme karşı olan ortak mücadeleden bahsetmiştir, ikili ilişkilerin geliştirilmesinden ve Misak-ı Milli politikasından bahsetmiştir. Ayrıca cephane, erzak, altın, sıhhi malzeme taleplerinde bulunulmuştur. Bu mektuba Dışişleri Bakanı Çiçerin 2 Haziran 1920 tarihinde olumlu cevap vermiştir. Bu görüşmeler sonucunda 16 Mart 1921 tarihinde Moskova Antlaşması imzalanmıştır. Kısaca Moskova Antlaşması maddeleri;
Madde 1- Taraflar birbirlerine cebren kabul ettirilen herhangi bir barış anlaşmasını tanımayacaktır. Ayrıca SSCB, Misak-ı Milli ile çizilen Türkiye sınırlarını tanıyacaktır.
Madde 2- Türkiye, Batum sancağına ilişkin topraklar ile Batum kenti Limanı üzerindeki egemenlik hakkını bazı koşullar ile Gürcistan’a bırakmaya razı olmuştur. Bu koşullar; bu halkların kültürel, dinsel hakları sağlanacak, Batum Limanından Türkiye yararlanacaktır.
Madde 3- Nahcivan özerk bir statüde kalacaktır ve kontrolü Azerbaycan’a bırakılmıştır.
Madde 4- Taraflar, Doğu uluslarının özgürlük ve bağımsızlık haklarını diledikleri rejim ile yönetebilmek haklarını açıkça belirtmiştir.
Madde 5- Boğazlar meselesi, Karadeniz’e kıyısı olan devletler arasında yapılacak olan konferansta belirlenecektir. Fakat bu Türkiye’ye hiçbir zaman zarar getirmeyecektir.
Madde 6- Taraflar, şimdiye dek yapılan tüm antlaşmaların karşılıklı çıkarlarına uygun olmadığını kabul eder ve geçersiz sayılacaktır.
Madde 7- SSCB kapitülasyonları tanımayacaktır.
Madde 8- Her iki taraf da kendi ülkeler üzerinde diğer tarafa zararı olan, savaş amacında olan örgüt ve grupların kurulması ve yerleşmesine izin vermeyecektir.
Madde 9- Taraflar, iki ülke arasındaki iletişimin kesilmemesi için telgraf, demiryolu vb. ulaşım ve iletişimi geliştirecek, kişi ve malların özgür dolaşımı için önlemler alınacaktır.
Madde 10- Taraflar, birinin diğer taraf topraklarında oturan uyrukları, yerleşmiş oldukları ülke yasalarından işlem görecektir ve ulusal savunmaya ilişkin yasalara uymaları istenmeyecektir.
Madde 11- Taraflar, birinin diğer taraf topraklarında oturan uyrukları için en elverişli duruma erişme haklarını saklı tutar.
Madde 12- 1918 yılından önce Rusya topraklarına bağlı olan, üzerinde Türkiye’nin egemenlik hakkı olduğu Rusya Sovyetleri Sosyalist Federal Cumhuriyeti Hükümetince bu anlaşma ile kabul edilen topraklar haklından her isteyen Türkiye’yi özgürce terk edebilecek ve yanına eşyasını alabilecektir.
Madde 13- Tutsaklar değiş tokuş edilecektir ve bunun esasları daha sonra yapılacak özel sözleşme ile belirlenecektir.
Madde 14- Taraflar, en kısa süre içerisinde ilişkilerini düzenlemek için ekonomik parasal ve diğer gerekli işleri düzenleyici anlaşmalar yapmayı kabul eder.
Madde 15- Türkiye ile Güney Kafkasya Cumhuriyetleri arasında yapılacak antlaşmalara uyulmasını zorunlu kılmak için Rusya girişimlerde bulunacaktır. (TELLAL, 1921 Moskova Antlaşması, 2002)
Madde 16- Anlaşma maddeleri onaylanacaktır.EK1; Türkiye’nin Kuzey-Doğu sınırı saptanmıştır.
Bu anlaşma ile Türkiye’nin uluslararası yalnızlığı giderilmiş oldu ve Doğu cephesi güvence altına almıştır. Bu anlaşma Türkiye’ye güçlü bir müttefik kazandırmıştır ve bir ülkenin gelişmesinin ve tam bağımsızlığının önündeki engel olan kapitülasyonların kaldırılması Türkiye açısından mühim bir konudur. Türkiye’nin de emperyalizme karşı savaşması Sovyetler açısından önemli bir konudur ve bu anlaşmasının yapılmasında mühim bir yeri vardır. Bundan dolayı Sovyetlerin Kurtuluş Savaşına olan desteği artmıştır. Batıdan gelen baskı azalmıştır ve Türkiye’nin Sovyetler ile işbirliği içerisinde olmasından rahatsızlık duyan İngiltere’ye karşı Türkiye’nin Sovyet kartı vardır. Ayrıca bu anlaşma ile Fransa ve İngiltere’nin Türkiye’ye karşı politikaları değişmiştir. Bu antlaşma ile her ne kadar ikili ilişkilerde sorunlar devam etse de Kurtuluş Savaşına önemli katkıları olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşının kazanılmasında Kafkas cephesinin mühim olduğunu söylemiş ve bundan dolayı Bolşeviklerle ilişkilerin kesilmemesi gerektiğine vurgu yapmıştır. Bu anlaşma ile birlikte Güney Kafkasya’da iki ordu arasında işbirliği oluşturulmuştur. Bu hamle Kurtuluş Savaşının kazanılmasında etkili olmuştur.
Moskova Antlaşması günümüzde de geçerliliğini korumaktadır ve Rusya Türkiye ilişkilerinin temel taşını oluşturmaktadır. Bu antlaşma ile Türkiye-Ermenistan sınırı bugünkü şeklini almıştır. Günümüzde bu anlaşma hukuki açıdan Ermenistan-Türkiye sınırını net bir şekilde ayırmıştır ve oluşabilecek sorunların önüne geçmiştir. Moskova Antlaşması’nın geçerliliği günümüzde hala tartışılmaktadır. Özellikle 2021 yılında 100. Yılını dolduran Moskova Antlaşması ikili ilişkilerde bir gündem yarattığı söylenebilir. Ayrıca günümüzde Rusya ve Türkiye arasında yeni anlaşmaların yapılması, ortak bir noktada birleşerek, özellikle emperyalizme karşı, oluşturulan Moskova Antlaşması günümüzde yeniden böyle bir ortaklığın mümkün olduğunu göstermekte ve her iki farklı ülkenin de dış politikada bu farklılıkları bir kenara koyarak ortak sorunda birleşmeleri iki ülke açısından da olumlu sonuçlara yol açacaktır. Moskova Antlaşması farklılıkların bir kenara bırakıldığını, ikili ilişkilerin daha da geliştirilebileceğini, özellikle Mustafa Kemal Atatürk’ün kararlı dış politikası sayesinde ve eğer bu dış politika izlendiği takdirde günümüzde de mümkün olabileceğini kanıtlamıştır.
1921 yılından sonra yani Moskova Antşması’ndan sonra Rusya, Türkiye’ye askeri yardım, para yardımı gibi yardımlar yapmışlardır. Rusya’dan Türkiye’ye 37,812 adet tüfek, 44.587 sandık tüfek,66 adet top, 200.000 mermi ve 11 adet kama gelmiştir (DUMAN). Kurtuluş Savaşının kazanılmasında bu yardımların büyük bir etkisi vardır. Çünkü o dönemler yeni savaştan çıkmış bir Osmanlı vardır ve savaşacak insan gücü çok azdır, silah yok denecek kadar azdır ve kaynaklar kısıtlıdır. bu sebeplerden dolayı bu yardımlar Kurtuluş Savaşının kazanılmasında etkili olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliği sayesinde ve uyguladığı akılcı ve güçlü diplomasisi sayesinde kazanılmış bir savaştır.
Moskova Antlaşması’nın içerik olarak benzeri olan bir diğer antlaşma ise Kars Antlaşması’dır.Kars Antlaşması Türkiye ile Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan arasında imzalanan dostluk antlaşmasıdır. 3 Ekim 1921’de imzalanan Kars Antlaşması, Moskova Antlaşması’nın 15. Maddesine dayanmaktadır. Antlaşmanın imzalandığı dönemde Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan Sovyetlerin altındaydı, fakat henüz Sovyetler Birliği kurulmadığı için bağımsız antlaşmalar yapabiliyorlardı. Bu antlaşma ile Türkiye’nin Misak-ı Milli’de belirtilen sınırları kabul edilmiştir. Bu anlaşma ile Türkiye’nin doğu sınırı kesinleşmiştir. Fakat 1991 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yıkıldıktan sonra Ermenistan, Kars antlaşmasını tanımadığını söylemiştir. Türkiye’nin ise elinde Kars Antlaşması olduğu için buna güvenmektedir.
Sovyetlerin desteği ile imzalanan bu anlaşma ile Türkiye’nin sınırları çizilmiştir. Günümüzde ise bu antlaşma Ermeni sorununun çözülmesinde en başta gelmektedir. Türkiye’nin doğu sınırlarını koruması bu anlaşmanın ehemmiyetini öne koymaktadır. Ayrıca antlaşmasının imzalandığı dönemde Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’ın da Misak-ı Milli ile çizilen sınırları tanıması uluslararası alanda Türkiye’nin yalnızlığının sona ermesinin göstergesidir. Kars Antlaşması’nın maddeleri Moskova Antlaşması’nın maddeleri ile benzer ya da devamlılığı niteliğindedir. Türkiye’nin doğu sınırlarını çizen ve günümüzde sınırların Kars Antlaşması’nın güvencesinde olması, Türkiye için büyük bir kazanımdır. Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde imzalanan anlaşma günümüzde önemini korumaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde Sovyetler Birliği ile imzalanan bir diğer antlaşma ise Dostluk ve Tarafsızlık antlaşmasıdır. Batılı ülkelerin 1925 yılında kendi aralarında Locarno Antlaşması’nı imzalamasının üzerine Rusya ve Türkiye oluşabilecek herhangi bir saldırı karşısında tarafsızlığını koruyacağını bu anlaşma ile garantilemiştir. Antlaşmanın geçerliliği 3 yıl olarak belirlenmişti, fakat 1945 yılına kadar uzatılmıştır. 1945 yılından sonra sona ermiştir. Bu antlaşma Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesinde önemli bir adımdır. İkili ilişkilerin daha da ilerleyeceğinin ve ileri dönemlerde de bu ve benzeri antlaşmalar yapabileceğinin bir göstergesi olmaktadır.
İmzalanan Dostluk antlaşmasından sonra da ikili ilişkiler geliştirilmeye devam edilmiştir. İkili ilişkilerin siyasi ve askeri ayaklarının oluşumundan sonra ticari antlaşma da yapılmıştır ve böylece ilişkilerin ekonomik ayağı da oluşturulmuştur. 11 Mart 1927 yılında Ticaret ve Denizcilik antlaşması imzalanmıştır. Ticari ayağı esas olarak 1922 yılında SSCB’nin Türkiye’de ticaret temsilcilikleri açması ile başlamıştır. Fakat bu temsilciliklerin komünizm propagandası yapması gerekçesi ile iki ülke arasında sorun yaratmıştır. Bu sorunların çözülmesi 1927 yılında yapılan anlaşma ile giderilmiştir. Anlaşma ile ticari temsilcilikler diplomatik dokunulmazlık kazanmıştır ve İzmir, İstanbul, Konya, Mersin, Trabzon, Eskişehir ve Erzurum’da ticari temsilciliklerin açtırılması kararlaştırılmıştır. Ayrıca üçüncü bir devlete gönderilecek mallar gümrüğe tabi tutulmayacaktır ve Türkiye’nin SSCB ihracatına yıllık sınırlama getirilmiştir. (TELLAL, 1930’ların İlk Yarısında İlişkiler, 2002)
25 Nisan 10 Mayıs 1932 yılında Başvekil İsmet İnönü ve Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Bey Moskova’yı ziyaret ettiler. Bu ziyarette ikili ilişkilerin arttırılması ve farklı politikaların ilişkilerde sorun olmaması gerektiği ve SSCB’nin Türkiye’ye kredi vermesi konuları üzerinde durulmuştur. Bu yardımın yapılmasına dair protokol 1934 yılında imzalanmıştır. Yapılan bu yardımlar ile Türkiye daha da güçlenmiştir.
Bir diğer sözleşme olan ve günümüzde önemini koruyan Montreux Boğazlar Sözleşmesi 20 Temmuz 1936 yılında Türkiye, Bulgaristan, Fransa, İngiltere, Avustralya, Yunanistan, Japonya, Sovyetler Birliği, Romanya ve Yugoslavya ile imzalanmıştır. İtalya 1938 yılında sözleşmeye dahil olmuştur. Bu anlaşma ile boğazlarda Türk egemenliği kurulmuştur. Sözleşme beş kesim ve dört ekten oluşmaktadır. Birinci kesimde ticaret gemilerinin geçiş rejimi yer almaktadır. İkinci kesimde savaş gemilerinin geçiş rejimi, üçüncü kesimde uçaklar, dördüncü kesimde genel hükümler ve beşinci kesimde son hükümler yer almaktadır. Birinci kesimde ticaret gemilerinin geçişine serbestlik tanımaktadır. Savaş gemilerine ise kısıtlamalar getirilmiştir. Savaş döneminde eğer Türkiye savaşta ise savaş gemilerinin geçişi Türkiye’nin inisiyatifine bırakılmıştır. Eğer Türkiye savaşta değilse boğazlar savaşan tarafların gemilerine kapatılacaktır.
Günümüzde Rusya- Ukrayna arasındaki gerginlik nedeni ile Montreux sözleşmesi gündeme gelmiştir. Türkiye, sözleşmenin gereklerini uygulamaktadır. Ayrıca burada Türkiye’nin taraf olmaması, bir noktada arabuluculuk yapması ve Montreux Sözleşmesi dahilinde hareket etmesi ile Türkiye bu gerilimden en az etki ile çıkacağını düşünmekteyim. Türkiye hem batı hem Rusya ile ilişkilerini geliştirmiş ve iki tarafla da ticaretini geliştirmiştir. Türkiye’nin konumundan dolayı bağımsız ve tarafsız hareket etmesi uluslararası alanda Türkiye’yi güçlendireceği kanısındayım.
Bugünde Türkiye’nin çok yönlü dış politika uygulaması gerektiği kanısındayım. Günümüzde daha çok Batı ile ilişkiler gündeme gelmektedir. Çok yönlü dış politika uygulamasının Türkiye’ye ne denli avantaj sağladığını yukarıdaki antlaşmalarla görmekteyiz. Mustafa Kemal Atatürk tek taraflı dış politika uygulamamıştır. Rusya ile politikasına baktığımız zaman Türkiye’yi Rusya’ya bağlamamıştır. Türkiye’nin uluslararası alanda tanınmasını sağlamış ve gelişmesinin önündeki engelleri kaldırmıştır, Asya ile ilişkileri geliştirdiği gibi Batı ile de ilişkileri geliştirmiştir.
Türkiye-SSCB ilişkilerinin bu döneme kadar geliştiğini ve iyileştiğini görmekteyiz. Mustafa Kemal Atatürk çok yönlü dış politika izlemiştir. SSCB, Türkiye’nin Batı’ya karşı bir kozuydu ve yaptığı yardımlar ve verdiği borçlar ile Türkiye’nin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Fakat Mustafa Kemal Atatürk’ün izlediği çok yönlü politika 1930’lu yıllardan sonra Rusya’nın tepkisine neden olmuştur. Rusya, Türkiye’nin Batı ile yakınlaşmasından yana değildir. Türkiye’nin güçlenmesi, Batı ülkelerinin dikkatini çektiği için Türkiye ile anlaşmalar yapmaya başlamışlardır. Mustafa Kemal Atatürk ilk baştan beri izlediği politikasını net bir şekilde ortaya koymuş ve korumuştur. Türkiye’nin güçlenmesi ve uluslararası alanda saygınlık kazanmasını sağlamıştır. Farklı politikalara sahip olmalarına rağmen Rusya ile işbirliği yapmıştır. Tüm bunlar Mustafa Kemal Atatürk’ün kararlı dış politikasını, ileri görüşlülüğünü, ileri düzeydeki strateji ve askeri zekâsını göstermektedir.
SONUÇ
Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nde Rusya ile geliştirilen ilişkiler günümüze dolaylı ya da doğrudan etki etmektedir. Özellikle yapılan antlaşmalar ikili ilişkilerin gelişmesini sağlamıştır. Moskova Antlaşması ile Doğu sınırlarının belirlenmesi ve Kars Antlaşması ile netlik kazanması günümüzde mühim bir konudur. Çünkü oluşabilecek sınır sorunlarına karşı şuanki Türkiye’nin elinde Kars Antlaşması vardır. Ayrıca Moskova Antlaşması’nın yapıldığı dönemlerde Türkiye Kurtuluş savaşı sürecindeydi ve bu sürece Rusya destek vermişti. Kısacası Rusya’nın destekleri göz ardı edilemez fakat Mustafa Kemal Atatürk’ün uyguladığı dış politika ile geliştirilen ilişkiler ve Türkiye’nin dış politikada tanınması ve saygı duyması gerçeği ve Mustafa Kemal Atatürk’ün stratejik zekâsı yadsınamayacak kadar büyük bir öneme sahiptir. Günümüzde Rusya ile ilişkilerde sorunlar olsa da geçmişte geliştirilen ilişkiler sorunların çözüme kavuşmasında etkilidir.
Kaynakça
- Küresel Ekonomide Türk Girişimcilerin Rolü ve Lobi Faaliyetleri. (2009). Türkler Buluşuyor (s. 67-77). Dünya Türk İş Konseyi.
- Ateş Uslu, E. A. (2015). Milli Mücadele’de Emperyalizm ve Baıyla İilişkiler. G. Atılgan, E. A. Aytekin, E. D. Ozan, C. Saraçoğlu, M. Şener, A. Uslı, et al. içinde, Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Siyasal Hayat (s. 183). İstanbul: Yordam Kitap.
- DUMAN, Ö. (tarih yok). Atatürk Döneminde Türkiye-Rusya İlişkileri. 01 06, 2022 tarihinde atatürkansiklopedisi: https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/ataturk-doneminde-turkiye-rusya-iliskileri-1919-1938/ adresinden alındı
- Montreux Boğazlar Sözleşmesi. (tarih yok). 03 04, 2022 tarihinde https://www.kiyiemniyeti.gov.tr: https://www.kiyiemniyeti.gov.tr/userfiles/file/mevzuat/Montreux%20Bo%C4%9Fazlar%20S%C3%B6zle%C5%9Fmesi.pdf adresinden alındı
- TELLAL, E. (2002). 1921 Moskova Antlaşması. B. O. (ed) içinde, Türk Dış Politikası (s. 173-174). İstanbul: İletişim Yayınları.
- TELLAL, E. (2002). 1930’ların İlk Yarısında İlişkiler. B. O. (ed) içinde, Türk Dış Politikası (Cilt I, s. 319). İstanbul: İletişim Yayınları.