Popülizm çok yaygın kullanılan, bununla birlikte, son derece tartışmalı da bir kavramdır (Roberts, 2006). Buna göre, popülizm Kuzey Amerika’da veya Latin Amerika’da, Doğu Avrupa’da veya Batı Avrupa’da, Rusya’da veya Uzak Doğu’da farklılaşabilmektedir. Yine 19. Yüzyılda köylü hareketleri şeklinde kendini gösterirken, 21. Yüzyılda göçmen karşıtı bir yapıya bürünebilmektedir (Taggart, 2004). “Popülist” nitelemesi toplumsal hareketler, partiler, liderler, politikalar ve yönetimler için kullanıldığı gibi, aynı zamanda belli bir siyaset tarzı, retorik ve iletişim stratejisi, örgütlenme yolları, söylem biçimi ve ideoloji için de kullanılmaktadır. Bu çeşitlenmeye bir yandan popülizmin farklı tarih ve mekanlarda hayat bulması, diğer yandan konu üzerinde çalışanların meseleyi farklı teorik ve metodolojik enstrümanlarla ele almaları, meselenin farklı boyutları üzerine odaklanmaları ve nihayet değişen paradigmalara yol açmış görünüyor (Uslu, 2021). Popülizm kelime anlamı olarak “halkçılık” olarak adlandırılmaktadır. Aslı itibariyle siyasi bir söylem olarak karşımıza çıkan popülizmin tarih içerisinde birçok muhtelif türleri ve anlamlarının olduğu da bilinmektedir. Popülizmi tarihsel açıdan inceldiğimizde son 150 yılda üç önemli kırılma noktası yaşamıştır. Bunlar sırasıyla; 19’uncu yüzyılda Çarlık Rusya’da ortaya çıkan “tarımsal popülizm”, 20’inci yüzyılın ortalarında Latin Amerika’da “sosyo-ekonomik popülizm” ve 20’inci yüzyılın ikinci çeyreğinde Nazi Almanyası’nın başını çektiği “yabancı düşmanı popülizm”dir.
19’uncu yüzyılın sonlarında birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkan ABD’deki “Halkın Hareketi” (İng. “People’s Movement”), 1892-1912 yıllarında başkanlık seçimleri sırasında Demokrat-Cumhuriyetçi tekelini kırmak için var gücüyle çalışmış olan ve neticede partileşen bir harekettir. Amerikan Popülizmi, tarım fiyatları ile endüstri fiyatları arasındaki farkı protesto eden bir halk hareketinden ibarettir. Yerleşik Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerin, azınlık durumda olan Amerika’nın finans ve sanayi seçkinlerinin çıkarlarına hizmet ettikleri iddiasındalardır. Ürünlerini daha ucuza nakledebilmek için demiryollarının devletleştirilmesini, ürün fazlasını pazardan çekebilmeleri için devlet kredisi uygulamasını, faizlere devlet müdahalesini, aracıların kârlarını makul seviyede tutacak önlemlerin alınmasını ve işsizliği azaltacak bir devlet alt-yapı projesinin gerçekleştirilmesini istemekteydiler. Popülistlerin aslı itibariyle en önemli amaçları, altın standardı özelinde bir finans sisteminin oluşturulmasıydı. Netice itibariyle Amerikan Popülizmi, modern Amerikan siyasetinde Federal Hükümet’in halkın çıkarlarını savunan ve halk için reformlar gerçekleştirmesini isteyen politik hareketlerden ilkidir. Amerika tarihinde popülistler hiçbir zaman iktidarı ele alamıyor ancak amaçları içerisinde olan birçok meseleye karşın öne attıkları çözüm stratejileri yerine getiriliyor. Buna ek olarak Popülist akımın neticesinde Amerika’nın 21’inci yüzyılda demokrasi ve adalet sembolü olarak ortaya çıktığı söylemleri yaygın olarak dile getirilmektedir.
Popülizmi ciddi bir siyasi hareket olarak bir de Rusya’da görmekteyiz. Rusya’daki popülist hareket “Narodniki”, sanayileşme ve kentleşme neticesinde değişen ekonomik ve toplumsal düzene tepki olarak ortaya çıkmış, köylü kesim “gerçek halk” olarak tanımlanmıştı (Dizman, Popülizm Nedir?, 2019). Narodniki terimi 1860-1880 döneminde yeraltı muhalefet hareketine katılanları ve yandaşlarını tanımlamakta kullanılmıştır. Amerikan popülistlerinden çok daha farklı olarak bunlar evlerini terk etmiş entelektüellerdir (Alatlı, tarih yok). Rus popülistlerinin asıl amaçları, köylünün eşitlikçi ve imeceye dayanan, aile bağlarının önemli olduğu, kendine özgü yaşam biçimleri olan (mir’lerini/bağımsız tarımsal komünlerini), insanı insanlıktan çıkaran bürokratik hükümetlerden ve pazarlardan korumaktır.
Popülist Söylem
İki asır önce toplumların dönüşmesine yol açan seri üretim, makineleşme, yeni ulaşım araçları ile sanayileşme ve şehirleşme köylüler tarafından reddediliyor ve geleneksel köylü toplumu kırsal düzenin egemenliğini kentsel yaşama terk etmeyerek geleneksel köylü toplumu yenilik karşıtı tepkisini gösteriyordu. Bugün küreselleşme sonucu gittikçe artan göç dalgaları ile toplumların etnik yapısının değişmesi, yerli olmayanların ise düşmanlaştırılıyor olması söz konusu. İki örnekte de popülist söylemin oluşmasındaki ana unsur, kurulu olan düzenin bozulması korkusudur.
Popülist söylemin önemli bir parçasıysa oluşturulan siyasi atmosferdir. Binlerce kişinin katıldığı mitingler, hararetli konuşmalar, seçmenlerin coşkulu sloganları, buralarda kullanılan basit dil, halkın siyasetle bütünleşmesini sağlayan, popülist söylemin temel unsurlarından birkaçıdır. Bu durumda popülizm, Latin Amerika ülkelerinde yoğun olarak gözlemlenirken, son yıllarda Almanya, Fransa, Hollanda, Avusturya gibi, siyasetin çok fazla ilgi odağı olmadığı ülkelerde de son dönemlerde oldukça artmıştır. Halka açık hararetli konuşmalar, yoğun slogan ve pankartların seçim dönemlerinde sokakları süslemesi, hemen her hafta düzenli ve yoğun katılımlı gösterilerin organize edilmesi bunun en açık örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Popülizm, aslı itibariyle kendine has ideolojilerin siyasal argümanlar ile desteklenerek popülerleşmesine denmektedir. Avrupa ülkelerinde “Avrupalılık” veya “yerlilik” kavramları üzerinden yabancı düşmanlığı çerçevesinde kimlik siyaseti güden partiler ile Güney Amerika’da zengin ve üst sınıf elitlere karşı “ezilen” halk kitlesini savunan ve mobilize eden anti-elitist siyasi parti veya liderlerin ortak özelliği popülist olmalarıdır (Dizman, Popülizm nedir?, 2019). Marksist ve sosyalist ideolojiyi incelediğimizde de her iki anlayışında “gerçek halk” olduğunu, müşterek ideolojiyi temsil etmeyenlerin ise yerli olmadığı hatta işaret edilen “gerçek halk”ın aleyhine hareket edildiği inancı iddia edilmektedir. Bununla birlikte marjinal yapılı iki politik anlayışı ortak paydaya getiren en önemli argümanlar; anti-elitizm, yerlilik ve millilik söylemleridir. Ne kadar muhtelif sebeplerle yahut değişik sosyal sebeplerle ortaya çıkmış olsalar da popülistler müşterek bir söylemle hareket etmektedirler. Başka bir yönden tarımsal yahut yabancı düşman popülizminde tespit edildiği üzere popülist yaklaşımlara bakıldığında aslında popülizm tanımı muhafazakâr bir söylemle “yeni” ve “dışarıdan” olanı reddederek kendini var eder/ifade eder/ varlığını korur.
Sonuç
1930’larda Hitler, Mussolini ve Franco gibi liderler faşist yaklaşımlarıyla ırkçılık söylemlerinin muhatabı olmuştur. Günümüzde de devam eden ırkçılık, İslam düşmanlığı ve yabancı düşmanlığı sağ popülizmin yükselen konumuna ivme kazandırmaktadır. Bununla birlikte popülizm tıpkı faşizm gibi pejoratif bir niteliğe sahip olduğuna da işaret etmektedir. Netice itibariyle popülizm; bir tarafı faşizm ile diğer tarafı gerçek demokrasi olan birbirine tamamen zıt iki hattın sentezi şeklinde de adlandırılabilir. Genel hatlarıyla popülist kişilikler yalnızca siyasiler değildir. Toplum nazarında “Popülizm”, son derece muhtelif bir anlamlandırma olarak karşımıza çıkmaktadır. Aslı itibariyle popülist ideolojiler, “gerçek halk” benzetmesine muhatap oldukları iddiasında hareketle bir kesim olarak bir kesimi küçümseme politikası gütmektedir. Güdülen bu politika netice itibariyle yanlış anlamlandırmalara ön ayaklık etmektedir. Popülizmin her geçen gün artan bir ivme ile yükselişi, popülizmin ne olarak ele alınacağı veya nasıl tanımlanacağı konusunu daha önemli hale getirmektedir. Popülizmin diğer ele alınış biçimlerinin; çeşitli dönemleri (örneğin modernleşme), çeşitli bölgeleri (örneğin Latin Amerika), çeşitli alanları (örneğin kutuplaştırıcı iletişim stratejisi), çeşitli demokrasi pratiklerini (vesayetçi demokrasiler) açıklama konusunda katkı sunduğuna şüphe yoktur (Uslu, 2021). Gelişen son yıllarda birçok farklı anlamlandırmalara muhatap olan popülizm; otoriter ve pejoratif anlamlarından sıyırıldığı, sol/sağ eğilimli politik kuramlarından ayrıştırılarak her bireyin (özellikle siyasilerin) kullanımında meşru zemin oluşturulmaya çalışılmıştır.
Popülist söylemlerle toplumu şekillendirmeye çalışarak gerçekleşen siyasi yahut sosyal içerikli eylemlerde “gerçek halk biziz” söylemlerini telaffuz etmektedirler. Bu da toplumsal kutuplaşmanın en önemli argümanıdır.
Kaynakça
- ALATLI, A. (tarih yok). DEMOKRATİK BİR GÜÇ OLARAK “POPÜLİZM”. Alev ALATLI: https://www.alevalatli.com.tr/demokratik-bir-guc-olarak-populizm/ adresinden alındı
- DİZMAN, A. S. (2019, Ocak 25). Popülizm nedir? Perspektif: https://perspektif.eu/2019/01/25/populizm-nedir/ adresinden alındı
- TAGGART P., Y. B. (2004). Popülizm. İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.
- ROBERTS, K. M. (2006). Populism, Political Conflict, and Grass-Roots Organization in Latin America. Comparative Politics, 127-148.
- USLU, C. (2021). Bir İdeoloji Olarak Popülizm. Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 217-230.
Can you be more specific about the content of your article? After reading it, I still have some doubts. Hope you can help me.
Kavramsal nitelikte konuya iyi bir giriş olmuş. Ellerinize sağlık.
Kaleminize sağlık. Tebrik ederim, güzel bir değerlendirme olmuş.
Günümüzde farklı anlamlarda kullanılan “popülizm” kavramına açıklık getirebilecek bir yazı. Tebrik ederim.
Şimdiye kadar popülizm kavramını sadece sosyal hayatta kullanılan bir kelime olduğunu biliyordum ama gerçek anlamanın bu olmadığımı kavramıs oldum. Teşekkürler…