Göbeklitepe, 12.000 yıllık büyük tarihiyle günümüzde hala birçok gizemini koruyan kazılması gereken birçok katmanı olan ve kendimizi anlamamıza yardımcı olacak insanlık tarihi hakkında deliller ve ipuçları barındıran insanlığın bugüne kadar bulunmuş en eski yapısıdır. Yapı, gerek keşfedilişiyle gerekse yıllar içinde yapılan kazılar ile gün geçtikçe daha önemli bir konuma yükselmektedir. Daha başka yeni keşifler yapılana kadar da insanlık tarihinin sıfır noktası olarak kalacaktır.
Öncelikle Göbeklitepe’nin günyüzüne çıkarılış sürecine bakmakta fayda var. 12.000-14.000 yıl önce inşa edilmeye başlandığı düşünülen ve bugüne kadar bulunmuş en eski insan yapımı tapınak olarak kabul edilen Göbeklitepe, binlerce yıl gizli kaldıktan sonra yöre halkından bir kişinin tarlasını sürerken sabanına takılan bir taşı müzeye 1983 yılında teslim etmesiyle ortaya çıktı. Göbeklitepe, arkeologlar tarafından aynı yıl incelendi ama Türkiye’nin birçok bölgesinde sıkça rastlanan Ortaçağ mezarlıklarından olduğu düşünülerek ne kadar önemli olduğu anlaşılamadı. Bu sebepten dolayı yapının gizemli tarihi üzerinde 1994 yılına kadar ciddi hiçbir çalışma yapılmadı. Şanlıurfa müzesinde çalışmalar yaptığı esnada Arkeolog Klaus Schmidt’in tesadüfen fark ettiği bir kenara kaldırılmış taş, bu önemli keşfin ilk basamağını oluşturdu. Schmidt’in bu taşın ne kadar önemli ve eski olduğunu anlaması onu bölgeye taşıdı ve alanın gerçek önemini fark etmesine sebep oldu. Böylece Schmidt 1994 yılında bölgede kendi araştırmalarına başladı. Schmidt’ın başlattığı kazılar bugün hala devam etmekte ve uzun yıllar devam edecek gibi görünmektedir. Kazılar kimi otoriteler tarafından insanlık tarihinin bugüne kadar yapılmış en büyük arkeolojik keşfi olarak gösterilmektedir.
Göbeklitepe’nin tarih sahnesinden silinişi, çıkışı kadar ilginç ve sır doludur. Şuanki bulgulara göre tepedeki yapılar bir zaman sonra bilinçli bir şekilde çakıl veya toprak dolgularla gömülmüş ve ardından üzerlerine yenileri inşa edilmiştir. Tabii ki nesiller boyunca devam eden bu işlemler tepenin doğal olmayan yollarla yükselmesine neden olmuştur. Tepe, insanlar tarafından son kez gömüldükten veya son yapının zaman içinde doğal yollarla toprak altında kalmasından sonra 10.000 yılı aşkın bir süre boyunca toprak altında kalmıştır. Yapının uzun yıllar toprak altında bulunmasına rağmen yöre halkı üzerinde gizemli bir şekilde varlığını ve etkisini koruduğu söylenebilir. Yapının fiziksel varlığı yeni keşfedilmiş olsa da aslında yapı binlerce yıldır varlığını ve etkisini korumuştur. Örneğin Göbeklitepe’ye çok yakın olan ve çocuğu olmayan kadınların dua etmek amacıyla götürüldüğü alanda yapılan incelemede toprak altından doğum yapan kadın tasviri işlenmiş taş bulunmuştur. Bu da yapının nesiller boyunca kültürel hafıza yoluyla taşındığının kanıtlarındandır. Buradan hareketle şunu ifade edebiliriz ki, halk arasında varlığını sürdüren sözlü kültür sadece hurafeler ve efsaneler olarak algılanmamalı. Çünkü belki bunlar büyük bir keşfin şifrelerini taşımaktadırlar.
Göbeklitepe’nin mimari yapısındaki gizemi zaman içinde çözüme kavuşturulacaktır. Fakat bugün elimizdeki veriler bize şunu göstermiştir ki ; dönemin insanları dini bir takım ritüeller yapmak maksadıyla bu yapıları inşa etmişlerdir. Yapılardaki ifadelerin/şekillerin anlamı ve o dönemki insanların neye taptıkları bugün bir sırdır ve büyük ihtimalle yarın da sır olarak kalmaya devam edecektir. Çok katmanlı bir özellik taşıyan Göbeklitepe kazıldıkça daha da derinleşecek ve içinde barındırdığı sıralarla bizleri daha da şaşırtacaktır. Bildiğimiz ve bu güne kadar insanlık tarihi adına inandığımız birçok bilginin değişeceği görülmektedir. Belki de evren ve varlığa ilişkin inanç ve görüşlerimizi değiştirecek ve çok farklı bir paradigmanın oluşmasına yol açacak sırlar ile yüz yüze geleceğiz veyahut eski bildiklerimiz somut kanıtlar ile desteklenecek ve tarih öncesi dönemle ilgili olarak tahmin ettiğimiz tüm görüşler yanlışlanacaktır.
Mimari açıdan Göbeklitepe’nin en önemli tabakasında büyük dairesel planlı odalar yer almaktadır. Şu ana kadar gün yüzüne çıkarılan dört oda bulunmasına rağmen jeo radar taramalarında tespit edilmiş olan ve hala toprak altında olan en az 16 odanın daha olduğu düşünülmektedir. Gün yüzüne çıkarılan ve Göbeklitepe ile özdeşleşen ve yapının merkezinde bulunan T şeklindeki dikili taşların dini bir takım ritüeller yapmak maksadıyla inşa edildiğini göstermektedir. Merkezdeki T şeklinde taşlar karşılıklı bir şekilde yere gömülmüş ve destek almaksızın dik dururken kenarlardaki T şeklindeki taşlarının arasına duvarlar örülmüştür. Merkez taşlarda kabartma kol ve eller bulunurken bu taşlara herhangi bir yüz tasviri bulunmamaktadır. Kenar taşlarının üzerinde ise yılan, tilki, yaban domuzu ve kuşlar gibi çeşitli hayvanların tasvirleri bulunmaktadır. Merkez taşlardaki el-kol tasvirinin bulunup herhangi bir yüz tasvirinin bulunmaması, taşların insanüstü varlıkları veya farklı bir boyutun varlıklarını temsil ettiklerinin düşünülmesine neden olmuştur.
Göbeklitepe’de yapılan kazılardan elde edilen bulgulara göre; dönem, insanların sosyal yaşamları hakkında da bizlere bir fikir vermektedir. Göbeklitepe halkının avcılık ve hayvancılıkla yaşamlarını sürdürdüğünü, henüz tarımın yapılmadığı dönemde bu yapıyı inşa ettiği düşünülmektedir. Kazılardan elde edilen bulgular arasında çok sayıda yabani hayvan kemiğine rastlanması da insanların avcılık ve toplayıcılık ile uğraştığının büyük bir kanıtıdır. Yani daha Neolitik dönemi yaşayan bu insanlar, en ilkel aletler olan taşlarla bölgede bulunan kireçtaşlarını kesmiş, işlemiş ve yontmuş, tonlarca ağırlığındaki bu taşları 2-3 kilometre öteden taşıyarak tepeye çıkarmış ve dikmişlerdir. İnsanların dini bir takım ritüel ve inanışlarla yerleşik hayata geçtikten sonra inanmaya ve uygulamaya başladıklarına ilişkin bu güne kadarki kabul edilen görüşün aksine elde edilen bulgular, zincirleme bir şekilde insanlık tarihini etkileyebilecek bilgiler sunmaktadır. Sadece bu ihtimalin var olma olasılığı bile insanlık tarihi ve insanlığın kendisi için çok şaşırtıcı ve büyük bir olaydır.
Öte yandan Göbeklitepe’nin bulunduğu alanın konumu, keşfedilen devasa boyutlu taşlar ve bu taşların getirildiği mesafenin uzaklığı ve devasa bir inşaat alanı; dönemin insanlarının, sanıldığının aksine büyük bir organizasyon yeteneğine sahip olduklarını göstermektedir. Bununla birlikte uzun bir zaman dilimini kapsayan çağın ilerisinde bir mühendislik bilgisine ve aynı zamanda taşların şekillendirilmesi için gerekli olan jeoloji bilgisine de sahip oldukları yorumunu güçlendirmektedir.
Sonuç olarak bulunduğu tarihten itibaren bilim dünyasında büyük tartışmalara neden olan Göbeklitepe uzun yıllar daha bu tartışmalara merkez olacak gibi görünmektedir. Tüm gizemi; hakkındaki soru ve cevaplardan çok daha önemli olarak bilim dünyasında neredeyse kesin olarak kabul edilen teorilerin sadece bir arkeolojik kazı ile nasıl yerle bir olabileceğini ve bu teoriler yerine hızlı bir şekilde yeni ve daha doğru teorilerin nasıl kurularak bilim dünyasının insanlık tarihini araştırmaya ve aydınlatmaya devam ettiğini en yakın örnekleriyle görmüş ve öğrenmiş oldum. İnsanlık tarihi konusundaki kesin diye ifade ettiğimiz yüzyıllara dayanan araştırma ve bu araştırmalara dayalı birçok bilim insanının oluşturduğu açıklamaların ve kabullenin, bir çiftçinin bulduğu bir taş ile bir anda değişmesi asıl sarsıcı olandır.
Son olarak belki de asıl ironik olan, Anadolu’nun ücra bir köşesinde yaşayan sıradan bir çiftçinin tarlasını sürerken bulduğu taşın önemini anlayarak müzeye götürmesi ama bilim insanları tarafından taşın gerçek değerinin anlaşılmasının on yılları almasıdır.
KAYNAKÇA
- Luckert, Karl W. (2019). Göbekli Tepe: Avcılıktan Evcilleştirme, Savaş ve Uygarlığa Dek Taşçağında Kültür ve Din Üzerine Gözlemler. Alfa Yayınları.
- Schmidt, Klaus. (2007). Taş Çağı Avcılarının Gizemli Kutsal Alanı: Göbekli Tepe : En Eski Tapınağı Yapanlar. Arkeoloji ve Sanat Yayınları
- ALBUSTANLIOĞLU, TULGA, Tubitak,” Göbeklitepe Uygarlık Tarihini Yeniden Yazıyor”, ( https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/gobeklitepe-uygarlik-tarihini-yeniden-yaziyor), E.T. 08 Ağustos 2019
- UYGUN, ONUR, National Geographic, “Göbeklitepe: Öncesi ve Sonrası”, (https://www.natgeotv.com/tr/ozel/gobeklitepe-oncesi-ve-sonrasi )
- KURT, ALİ, GÖLER, MEHMET, “Anadolu’da İlk Tapınak: Göbeklitepe”, Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 2017, ( https://dergipark.org.tr/tr/pub/cuid/issue/29944/334942), E.T. 15 Aralık 2017
- http://www.urfakultur.gov.tr/Eklenti/22288,gobeklitepe.pdf?0
- https://www.trtbelgesel.com.tr/content/video/gizemli-tarih-gobeklitepe-128995
- http://web.harran.edu.tr/tarih/tr/foto-galeri/goster/105/gobekli-tepe/2
Thank you for your sharing. I am worried that I lack creative ideas. It is your article that makes me full of hope. Thank you. But, I have a question, can you help me?